Sanat Ölmedi Günümüzde Yaşıyor

“Bütün sanatçılar öldü mü?” sorusu, büyük ihtimalle her sanat öğretmeninin karşılaştığı bir soru. Bir öğrencimin sorduğu bu soruyla karşılaştığım an, aslında benim de çocukken bütün önemli ve büyük sanatçıların, efsane kategorisine çoktan geçip öldüklerini düşünmüş olduğumu fark ettiğim andı. Öğrencilerin, sanat derslerinde sanatçılar ve sanat tarihi üzerine seviyelerine uygun bilgi ediniyor olmaları da bu durumu değiştirmeyebiliyor. Aynı zamanda öğretmenlerin, ailelerin, sanat atölyeleri düzenleyen çeşitli yerlerin de bazen gözden kaçırabildikleri önemli bir nokta da, sanırım bu: Sanat tarihine mal olmuş “ölen” sanatçıları tanıtırken, sanatı ve sanatçıyı çocukların kafasında bir “mit” haline getirmek. Bunun en önemli sebeplerinden biri, görsel sanatlar dersinin tamamen görsel bir serüven üzerine kurulu olduğunun düşünülmesi olabilir. Rönesans, Barok, Romantik dönemlerde yapılan resimler daha çok estetiğin görsel hazzını yaşatmaktadır.

Özellikle ilkokul seviyesindeki çocukların gelişim süreci göz önüne alındığında, sanatı bu görsel haz üzerinden tanıtmak elbette kaçınılmaz olmaktadır. Bu resimleri, heykelleri yapanların “sanatçı” olarak adlandırılması, çocukların “sanatçı” kavramını insanüstü bir var olma hali olarak düşünmesine bile sebep olabilmektedir. Açı İlkokulu olarak sanat gezileri kapsamında yaptığımız müze ve galeri gezileri, çeşitli kazanımları sağlarken bu algıyı yıkmaya yönelik olsa da, çocuğun kendi hayatında sanata ve sanat pratiklerine uzak olması gibi sebeplerle, bu algı çok kolay yıkılamamaktadır.

Günümüz sanatına ve yirminci yüzyıl sanatına baktığımızda, geleneksel plastik sanatlar anlayışında rastladığımız işlerin dışında, çok farklı dinamikleri içeren sanat pratiklerini görmekteyiz. Biçim, form, kompozisyon gibi kaygılardan çok, zihinsel bir sürece dâhil olarak sanat eseriyle ilişkiye girebiliyoruz / etkileşimde bulunabiliyoruz. Dolayısıyla bu tür çalışmaları öğrencilere tanıtmak, anlamalarını beklemek imkânsız hale gelebiliyor. Yakın sanat tarihinde yıllar içinde yaşanan geçiş sebebiyle bir çalışmayı anlamak, o çalışmanın öncüllerini ve dönemini bilmeyi gerektirmektedir. Bu gerçekliği göz ardı etmek mümkün olmasa da, çağı yakalamak ve sanatın yaşamın bir parçası olduğunu göstermek amacıyla, öğrencileri çağdaş sanatla tanıştırmak kaçınılmaz olmaktadır. Peki, “bunu ben de yaparım” söylemleriyle karşılaşılan çağdaş sanatı öğrencilere nasıl anlatmalı, ona nasıl objektif bakmalarını sağlamalı ve tanıtmalı?

Açı İlkokulu’nda yaptığımız sanat içerikli “Circle Time” aktivitelerine katılan sanat öğretmenleri olarak, öğrencilerle güncel sanat haberleri, güncel sergiler, sanatçılar üzerine konuşma ve paylaşımda bulunma fırsatı yaratmaktayız. Sanatın resim, heykel, seramik gibi geleneksel pratiklerden oluşan bir alan olduğu algısını yıkmak amacıyla öğrencilerimize izlettiğimiz sunumlar oldukça etkili olmaktadır. Yerleştirme, kamusal sanat pratikleri, performans sanatı, yeryüzü sanatı gibi farklı türlerde yapılan çalışmaları görmek, öğrenciler için hem şaşırtıcı hem de zihin açıcı olmaktadır. Çocukların, bu işleri yapan sanatçıların günümüzde de yaşıyor olduğunu bilmeleri, işlerini gördükleri sanatçıların sanat öğretmenleriyle birebir diyaloğu olduğunu görmeleri sanatın ve sanatçının ulaşılabilir şeyler olduğunu algılamalarını sağlamaktadır. Ayrıca öğrencilere tanıdığımız yorum ve eleştiri yapma alanı ve sonrasında birlikte yaptığımız tartışmalar, yaşamı boyunca özgür düşünebilmesini ve sanat eserlerinde kendilerine dair bir şeyler bulmalarını da sağlamaktadır. Sanat derslerimizde ise bu konu üzerine zaten daha geniş bir zaman dilimi ayırabilmekteyiz. Öğrencilerin seviyelerine uygun bir şekilde aktarılan sanatın toplumla kurduğu ilişkinin verileri ise, zihinlerinde “Sanat ne işe yarar?” sorusunun kendiliğinden cevaplanmasını sağlamaktadır.

Sanatçı olmak, sanat eleştirmeni olmak, koleksiyoner olmak ya da sadece bir sanatsever olmak… Bunların hepsinin kökeni, öğrenme becerilerinin son derece açık olduğu ilkokul çağlarında alınan doğru bir sanat eğitimi ve deneyiminden geçmektedir. Sanat eseriyle kurulan ilişki ve onu anlamlandırma / benliğinden bir şeyler bularak yorumlama çabası sayesinde, çağımızın olmazsa olmazı empati becerisi (ve dolayısıyla hoşgörü) de kazanılmış olmaktadır. Bunların yanında, sanat dersi dışındaki derslerle kurulan disiplinler arası ilişki de hayata yönelik öğrenmeyi gerçekleştirmiş olmaktadır. Açı Okulları olarak, sanata bakışımız doğrultusunda geliştirdiğimiz uygulamalar aracılığıyla sanatı hayatın bir parçası olarak yaşatmaya ve yaşayan sanatı / sanatçıları öğrencilerimizle bir araya getirmeye devam edeceğiz.

Yazar Hakkında

Yazarın Adı: Vesime Itır Demir
Unvan: Sanat Öğretmeni
E-Posta: itir.demir@acischools.k12.tr

Fotoğraf: Designed by Freepik 

Sanat Ölmedi Günümüzde Yaşıyor